Anasayfa ›› “Nefes Almak İçin OSTİM’in İçinden Geçerim”

“Nefes Almak İçin OSTİM’in İçinden Geçerim”

OSTİM'e Emek Verenler'in bu ay konuğu Fuat Demirci

27 Kas 2015 Cum | 02:00
“Nefes Almak İçin OSTİM’in İçinden Geçerim”

Fuat Demirci, dökümcülük mesleğinde yarım asra yaklaşan ticari geçmişe sahip. Üç dükkanla başladığı OSTİM’deki üretimini, Sincan’da sürdüren Demirci, “Haftada, hiçbir şey bulamazsam bile nefes almak için OSTİM’in içinden geçerim.” diyor. Tecrübeli sanayici, OSTİM’de yapılmayacak iş olmadığını belirtiyor ve ekliyor: “Sanat olarak yabancılardan hiçbir zaman aşağı değiliz. Tank desinler yapar, top desinler yapar, uçak desinler yapar.”

OSTİM’le ne zaman tanıştınız?
1965’te sanat okulunu bitirdim. Büyük Sanayi’de 60 metrekare bir yerde, dökümcülük yapıyorduk. Rahmetli Cevat Dündar OSTİM’i kurmaya başladı. Cevat ağabeyi Büyük Sanayi’den tanırız. Babamın iyi ahbabıdır… OSTİM’in ilk yıllarında benzinliğin arkasında, Birinci Etap diye anılan tek sıra bir yer yapıldıydı. Ama o zaman bizim paramız yok, hiçbir şeyimiz yok.

Cevat Bey size de dükkan almanızı teklif etti mi?
Etmediği kimse yoktu ki onun sağolsun. Yardımlaşma Derneği vardı. Yeni dükkanımız var, ancak ekmek paramızı çıkarıyoruz. Buralar bize hayal geliyor. Birinci etabın oralarda gidiyoruz, geliyoruz… 350 metrekare yer fabrika gibi geldi bize. Cevat baba rahmetli oldu, Turan ağabey başa geçti. Benim yazıhanem olmadı, Bir tenekem vardı, bir de tane çizgili bir defterim vardı. Bir tarafa alacağımı yazardım, diğer tarafına borcumu yazardım, toplar çıkarırdım aradaki farkı görürdüm, paramı bilirdim.

Bir tane tenekemiz vardı, onun üzerine otururduk. İskitler’de bizim bir evimiz var, çatısı akar böyle bir at harasından bozma bir yerimiz var orda çalışıyoruz. Almanya’da çalışan vatandaşlar arabaları ile gelip giderlerdi. Eskiden uçağa binene büyük adam gözüyle bakılırdı.

OSTİM’e nasıl üye oldunuz?
Sanırım 1980 senesiydi; tek dükkan aldık, bodrumlu. İlk etaptan sonra bize ufak geldi. 29. Sokak’ta üç dükkan var. Üç dükkan var ama suyu yok, elektriği yok. Şantiye elektriği vardı, arkada bir çukur var yağmur suları dolardı. Orayı aldık.

Üç dükkanı yan yana aldınız?
Evet… 12 bin lira ödedik. 12 bin lira parayı koyduk çantaya Turan ağabeye teslim ettik. Ondan sonra dükkan sahibi geldi de tapuyu aldık. 29. sokaktaki 112 numaraya yürürdüm; araba gitmezdi. Yol falan nerede… Yol çamur, yağmur yağdığı zaman girilmezdi. Her zaman arabamız yoktu. OSTİM’den Demetevler’ 1. Cadde’nin başına kadar yürüdüğümü çok bilirim. Şantiye elektriğini, eğri direkten bir tane kablo çekerek temin ettik. İşimiz döküm olduğu için su lazım. İlk zamanlar burada su yoktu. Taşıma suyla, tankerle su getirttirirdim… Zaman içerisinde iki dükkan daha kiraladık, yan yana beş dükkanımız oldu. O dönemde ben OSTİM’in en çok elektrik parası ödeyen firmasıydım.

“İTALYA’DA KAPI KAPI GEZDİM”

2000’deki büyük krizde herkes oturuyor. Ya Rabbim iş yok, güç yok. Elime çantamı, yanıma da bir tercüman aldım İtalya’ya gittim. Kapı kapı geziyorum; adam kapıdan kovuyor, bacadan giriyorum. Bacadan kovuyor, kapıdan giriyorum. İş alacağım, çaresi yok ihracat yapacağım. Bir firmaya gittim, numune yapmayı teklif ettim…

Döküm parça yapıp göndereceğim. Traktör parçası. Adam dedi ki, “Ya Türkler hep ilk numuneyi iyi gönderir ondan sonraki parçalar aynısı olmaz.” Çok üzüldüm. Al aşağı ver yukarı, “50 tane gönder.” dedi. “O parça zaten 100 kilo gelir, ben sana 500 tane göndereyim para da istemiyorum.” karşılığını verdim. 500 tane yaptık ve bedelsiz gönderdim. Bir, iki ay geçti ses yok. Üçüncü ayda bin tane sipariş geldi bize. Bin taneyi yaptık gönderdik, arkadan bir teknik resim geldi. Bir resim yaptık ondan sonra bir tane daha. O zaman böyle imkan da yok ki, ahşap model yapıyorsun, göndermeyi bilmiyorsun, ihracat yapmayı bilmiyorsun, neler çektik. Ardından parça çoğalmaya başladı.

Hep İtalya’dan mı geliyor işler?
Evet… Aradan bir sene geçti, ahbap olduk. İtalya’ya gidip parçalarda herhangi bir sıkıntı olup olmadığını görmeye gittik. Hemen kontrol ekibinden üç-dört kişilik bir heyet oluşturdular. Biri dedi ki, “Arkadaş, parçada 1 mm kalınlık var.” Ben o zaman dökümcüyüm, işlemeyi hiç bilmiyorum. Parçayı son haliyle takmak istiyor. İmkanım yok ki. Ben dökümcülük yapıyorum.

Onu yapmak ayrı bir işçilik mi gerektiriyor?
Tabii. Dökümhanemiz var fakat CNC tezgahımız yok. Biz döküyoruz, taşlıyoruz, çapağını alıyoruz, sandığa koyup, gönderiyoruz. Adam da diyor ki, “Arkadaş bunda benim yapacağım işlemi kaldır, aldığım gibi takayım makineye.” Çare arıyorum… OSTİM esnafına yaptırmaya karar verdik. Ahmet’e gittik, sarıldı, Mehmet’e gittik, sarıldı.

Maliyetinizi artırmadı mı?
Artırıyor ama İtalyan firması farkını veriyor. Böylece bu işi piyasaya da yaptırmaya başladık. Herkes krizde oturuyor ben çalışıyorum. Dükkanın işleri açıldı… Zaman içerisinde işleme atölyesi kurmaya niyetlendim. Ortağım, “Biz yapamayız, herkes kendi mesleğini yapsın” dedi. Yaparsın, yapamazsın… Ben yapacağımı belirttim.

İkinci bir arkadaş buldum. Bana ortak oldu. 200 bin dolara tezgah satın aldık. Ortağıma şunu söyledim: “Arkadaş bak bu işi bizim yapmamız lazım. Bu tezgahları biz 200 bin dolara aldık. Bir sene kullandık, oldu ya işi beceremedik, bunu 150 bin dolara satarız. 50 bin dolar bizi batırır mı?”

Benim felsefem hep böyledir. Her işe girerken sonundaki riske, beni ne kadar sarsacak ona bakarım. Beni alıp götürecekse yapmam; azıcık daraltacaksa girerim, risksiz bir iş olmaz. Yeni ortakla kolları sıvadık. Arkamızdaki iki dükkanı da kiraladık. Beş dükkan, oldu yedi dükkan. Elektrik yeterli gelmiyor. OSTİM Yönetimine müracaat ettim, yardım ettiler. Elektriği bağladık, tezgahım çalışmaya başladı. İşimize yatırım yapalım, Allah hepsini verir. Rabbim senin çabanı görür.

Yeni yerinizi nasıl kurdunuz?
İşlerimiz büyüdükçe daha geniş bir yer arayışımız oldu ve 1. Organize Sanayi Bölgesi’nden yer alarak fabrika inşa ettik. 2007 senesinde de fabrikamızın yanına bir fabrika daha aldık. Fabrikama, iş yerime OSTİM’e yatırım yapmayı çok seven bir insanım.

“OSTİM’DE ARADIĞINIZ HER ŞEYİ BULURSUNUZ”

Sizin için başlangıç ve halen devam eden, gönlünüze yatan yer OSTİM değil mi?
Haftada, hiçbir şey bulamazsam bile nefes almak için OSTİM’in içinden geçerim. Buraya hayranım. Yeni yerime gittikten sonra buradaki dükkanımı boşalttım. İki sene kendime iş aradım. Üç tane dükkanım boş kaldı, kiraya vermedim. Allah bin kere razı olsun; burayı kurandan, bugüne kadar getirenden, çalışandan, güvenliğinden, başkanına kadar hepsinden. OSTİM’e muhakkak uğrarım. Hiçbir yere uğrayamazsam Sıtkı Başkan’ın yanına giderim, bir çayını, kahvesini içerim.

OSTİM’de yapılmayacak iş yok. Sanat olarak yabancılardan hiçbir zaman aşağı değiliz. Tank desinler yapar, top desinler yapar, uçak desinler yapar. OSTİM’de aradığınız her şeyi bulursunuz. Bulamazsanız yan komşudan bulursunuz. Ama büyük organizelerde öyle değil. Ben OSTİM sayesinde buraya geldim. Burası olmasa fabrikaları nasıl yapardım. Biz günlük bulup günlük yerdik, şimdi torunlarımız Amerika’da okuyor. Temelinde hep OSTİM’in helal kazancı var. OSTİM’de diyelim ki 7 bin esnaf var, 5 bini beni tanır, ben bu yaşıma geldim doğru dürüst çek kullanmadım. Benim ağzımdan bir şey çıktı mı bitmiştir.

1. OSB’de bir anket yapın. Yüzde 60’ı, yüzde 70’i OSTİM’den gitmedir. Mecburen gidiyor arkadaşlar. Küçük gelmeye başlıyor çünkü, ama gönlümüz burada. Bizim gibi büyük yere ihtiyacı olan işletmelere ‘Büyük OSTİM’mi derler veyahut ta isimlerini onlar daha iyi bilirler. İnşallah öyle bir yer bulurlar da inşallah ortağı oluruz. İnşallah Allah bize o günleri de gösterir.

“MEMLEKETİMİZDE İŞ DE, PARA DA VAR”

Daha önceden gazeteye ilan verirdik, beyaz yakalı arkadaşları o şekilde bulurduk. Şimdi yasak ettim, kaldırdım o işi. Çünkü telefon ediyor; ilk olarak kaç lira maaş vereceğimizi soruyor. İşin niteliğini soran yok mu? Almadan vermek Allah’a mahsus bir şey. Sen bir şey katacaksın ki, maaşını hak edesin ki alasın. Ben memlekette krize inanmıyorum. İşsizlik demeye inanmıyorum, hepimiz yalan konuşuyoruz. Memleketimizde iş de var, para da var, her şey var.

OSTİM Belgeseli Arşivi